2 yaş sendromu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 yaş sendromu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Yaş Sendromunda Sakin Kalmak Mümkün mü? Evet!

 



Herkese merhaba. Bu defa sizlere bugüne kadar yazdıklarımın dışında bir şeylerden bahsetme ihtiyacı ile geldim, zira esas odak noktam olan yazılım ile bir süredir derinlemesine ilgilenemiyorum. En azından ne yaşıyosam onu yazayım, belki birilerine ilham olur diye düşündüm.

Gelelim konumuza. Benim 2.5 yaşında, asla yerinde durmayan, babasıyla beni “parmağında oynatan” ama gülüşü dünyaya bedel bir oğlum var. 🧿

Yaşından da anlaşılacağı üzere “2 yaş sendromu” denen şeyi iliklerimize kadar yaşıyoruz. Bugün size bunun ne olduğunu anlatıcam. Sonra da okuduğum bir kitapla aydınlandım desem doğru olur, ordan öğrendiklerimi özetleyeceğim. Bir yerlerde sıkılmış, bunalmış bir anne — baba varsa umarım ulaşır ve birazcık rahatlamaya vesile olmuş olurum.

Haydi başlayalım…

2 Yaş Sendromu Nedir?

“2 yaş sendromu” aslında tıbbi bir tanım değil, halk arasında kullanılan bir tabir. Bu dönem genelde 18 ay ile 3.5 yaş arası sürüyor ve çocukların kendilerini ifade etmeye başladıkları, ama hala nasıl ifade edeceklerini tam bilmedikleri bir geçiş dönemidir. (Biliyorum 3.5 yaş çok uzun, bizim de daha 1 yılımız var 😭)

Bu dönemde çocuklar:

Ben varım! demeye çalışırlar.

Ne yapacaklarına kendileri karar vermek isterler. Ama bunu yapacak kadar yetkin olmadıkları için hem kendileri hem de ebeveynleri çok zorlanır.

Bu da bol bol inatöfke nöbetleri“hayır!”“ben yapacağım!”“istemiyorum!” gibi davranışlara yol açar.

Örneğin avm’de istediği olmadı diye yerlerde yatmak, avazı çıktığı kadar bağırmak, ağlamak, ocakta fokur fokur kaynayan yemeğe tuz atmak istemek vb. Nereden mi biliyorum? 😊

Neden Böyle Davranıyorlar?

Kendilik duygusu gelişiyor: Çocuk “ben kimim?” sorusuna cevap aramaya başlıyor. Artık bir birey olduğunu hissediyor ama bu bireyliği yönetmeyi bilmiyor.

Duygularını tanımıyor ve düzenleyemiyor: Mutlu, sinirli, üzgün, korkmuş… Tüm duygular var ama duygularını tanıma ve kontrol etme becerileri henüz gelişmedi. Dolayısıyla bir anda bağırabiliyor, ağlayabiliyor, kendini yere atabiliyor.

Konuşma becerisi sınırlı: İstediği her şeyi anlatamıyor. Kelimeler yetmediği için bağırma, ağlama, atlama gibi hareketlerle kendini ifade etmeye çalışıyor. Bizimki çok iyi konuşuyor ama sonuç aynı 😂🧿

Neden Sürekli İnatlaşıyor?

Çünkü karar veren olmak istiyor. “Yemek yememek”, “uyumamak”, “giyinmemek” gibi durumlar aslında kontrolün kendinde olduğunu göstermeye çalıştığı yerler.

Yani bazen yemeğin tadı kötü olduğu için değil, sırf karar veren o olmak istediği için reddediyor. Bu durum ile ilgili bir süredir “Sen ne zaman istersen o zaman gidelim, ne istersen onu yiyebilirsin” gibi bir tavır takınmıştık. Baktık, başa çıkamıyoruz ve gerçek hayatta da bunun bir karşılığı yok, bıraktık. 😒

Çok Hareketli ve Tehlikeli Davranışlar?

2.5 yaş hareketin zirve yaptığı bir dönem. Kasları gelişiyor, enerjisi fazla, merakı bitmiyor.

Ama tehlike algısı yok. Bu yüzden atlıyor, tırmanıyor, düşüyor, canı yanıyor… Ve bu davranışlar durdurulamadığında anne-babayı da çok yoruyor. Durdurmak ne kelime, başka bir şeye yönlendirmek bile mümkün değil. Şu dönemi bir tarafımızı sakatlamadan geçirsek dediğinizi duyar gibiyim. 😂

Ebeveynlik İlişkisi Neden Zorlaşıyor?

Bu dönem sadece çocuğun değil, anne-babanın da sabrının sınandığı bir dönem. Sürekli çatışma, uykusuzluk, yemek savaşları, toplum baskısı derken çift olarak yıpranmak çok normal.

Her şey yolundayken bile çocuk yetiştirmek zorken, böyle bir süreçte eşler birbirini suçlayabiliyorfarklı yöntemler savunabiliyor, hatta iletişim bozulabiliyor.

Bir yerde okumuştum: Çocuğunuzun 2 yaş sendromu döneminde eşinizle boşanmazsanız, bir daha boşanmazsınız. Tabi bu biraz abartılı bir tarif ama gerçekten ilişkiler, evdeki huzur ortamı vs bir süre rafa kalkıyor.

Peki Ne Yapabiliriz?

Bu bölümde yazdıklarım bizim birazdan bahsedeceğim mucizevi kitapla tanışmadan önce el yordamıyla bulduğumuz ve denediğimiz şeylerdi, biraz yol almakla beraber daha yapacağımız çok şey olduğunu kitabı okuduktan sonra anladık.

1. Hayır demek yerine seçenek sun

Örneğin eskiden “Markete gitmemiz gerekiyor, haydi giyinelim” dediğimizde “Hayıııııır, ben gitmiycem, evde kalıcam” şeklinde cevap alır, ikna etme çabasına girişirdik. Bu aşamada gideceğimiz marketin kapandığı ve yetişemediğimiz bile oldu. Sonra sorumuzu şu şekilde değiştirdik:

“Markete yürüyerek mi gitmek istersin, yoksa arabayla daha uzaktakine mi gidelim?”

Ya da yemek konusunda seçenek sunmaya başladık:

“Yemeğini yoğurtla mı yemek istersin, yoksa sade mi ?”

Başlangıçta “Ben yemek yemiceeemmm” diye bağıran çocuk “Yoğurtla tabiki” demeye başladı ve geçti masaya oturdu.

Bu yöntem hem inadı azaltıyor, hem çocuğa “Ben seçtim, yani benim dediğim oldu” hissini veriyor.

2. Rutinler oluştur

Günümüzü belirli şekillerde planlamaya başladık. Sabah kahvaltısı sonrası oyun ve serbest zaman, sonra öğle yemeği, sonra uyku için inatlaşma içerir ve esnek bir rutin, sonrasında hafif bir atıştırmalık, oyunlar, akşam yemeği şeklinde. Saatler bazen sapsa da sıralamanın genelde aynı olmasına dikkat ediyoruz. Bu özellikle gündüzleri evde kalmayı zorunlu tutuyormuş gibi görünse de dışarıda bağıran bir çocuktansa evde huzurlu olanı şahsen tercihimdir. 😌 Çünkü aynı saatte yemek, uyku, oyun gibi alışkanlıklar, çocuğa güven veriyor.

3. İnatlaştığında sakin kalmaya çalış

Bu kısım o kadar zor ki. Ama sen bağırdığında işler daha da kötüleşiyor. Bunu defalarca tecrübe ettim. Sen bağırdın diye o sakinleşmiyor. Sen sakin kalınca bir süre sonra o mecburen yatışıyor, çünkü ona istediği karşılığı vermemiş gibi oluyorsun, öfkesi sönüyor. Ne yazık ki bu böyle.

4. Tehlikeli hareketleri önlemek için yönlendir

“Buradan atlaman tehlikeli, ama gel yastıklardan zıplama alanı yapalım.” şeklinde yönlendirmeye çalışıyoruz. Ama itiraf etmeliyim ki her zaman bu yöntem de çalışmıyor. “Hayır, yastıklara atlayınca ses çıkmıyor, ben ses çıksın istiyorum” diye tutturabiliyor, en azından bizimkisi böyle. 😔

5. Duygularına isim ver

“Şu an çok sinirlisin çünkü istediğin şey olmadı. Bunu anlıyorum.”

Şuna dikkat ettim, ağlarken şu cümleyi ne zaman kursam, tamamen susmasa da temposu düşüyor, dinleme moduna geçiyor. Özellikle “anlıyorum” sihirli sözcük gibi birşey.

Bu, zamanla duygularını tanımasına yardım ediyor.

6. Eşinle açıkça konuş

Kimin neye ne kadar tahammülü var, nasıl bir dil kullanıyorsunuz, çocukla ilgili kararları birlikte mi alıyorsunuz… Bunları yargılamadan ama dürüstçe konuşmak çok işe yarıyor. İş bölümü gibi birşey yapıyoruz bazen. Kimin o gün sabrı ve tahammül düzeyi daha yüksekse, “tamam, bugün bende” diyor. Ve bu inan çok işe yarıyor.

Zor Anlarda Kullanabileceğin Hazır Cümleler

Bu bölümde farklı kaynaklardan bulduğum hazır cümleleri yazdım. Bazılarını biraz değiştirerek, bazılarını birebir kullanıyorum. İşe yaradığı da oldu, yaramadığı da tabi. Ama denemeye her zaman değer.

Öfke Nöbeti:
🗨️ “Şu an çok kızgınsın, fark ettim. İstersen yanında kalayım, hazır olduğunda sarılırız.”
🗨️ “Bağırabilirsin, ama kimseye zarar vermeden. İstersen yastığa bağırabilirsin.”

Yemek Yemediğinde:
🗨️ “Şu an yemek istemiyor olabilirsin, bu normal. Birazdan canın isterse sana tabağını bırakacağım.”
🗨️ “Bu üç şeyden birini seçebilirsin. Hepsini yemek zorunda değilsin.”

Atlama-zıplama gibi davranışlarda:
🗨️ “Buradan atlamak tehlikeli. Ama bak burada minderlerden yaptığımız zıplama yeri var.”
🗨️ “Zıplamak istiyorsan seninle birlikte güvenli bir oyun yapabiliriz.”

Uyumak İstemediğinde:
🗨️ “Şu an uykun olmasa da vücudun dinlenmeye ihtiyaç duyuyor. Kitap okuyup biraz yatalım, uykun gelirse kaparız gözleri.”

Şimdi gelelim şu meşhur kitaba. Kitabın adı: Sınır Var, Sinir Yok. Yazar : Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal. Diğer adıyla akademisyenanne.

Oğlum 5–6 aylıkken yazarın Korkma! İyi Bir Annesin isimli bir diğer kitabını okumuştum ve o dönem de oğlumun uyku sorunu ile çokça uğraştığımız ve yorulduğumuz bir dönemdi, çok iyi gelmişti. Sonrasında başka kitapları var mıdır, faydalanabilir miyim diye hiç düşünmedim. Pişmanım.

Bu kitap ile de başka bir kitap arayışındayken tesadüfen karşılaştım ve bir süredir oğlum ile mücadele ettiğimiz ve bir şeyleri değiştirmeye karar verdiğimiz bir dönemde denk gelmesi belki de çok anlamlı, bilemiyorum.

Kitap çok ilgimi çektiği ve kendi hayatımdan ve uygulanabilir çok şey bulduğum için 2 günde bitirdim. Şimdi seninle kitaptan öğrendiğim ek bilgileri paylaşıcam. Ama kendin okuduğunda eminim çok daha fazla faydalanabilirsin.

Kitapta ne var?

  • Ebeveynlikte sınır koymanın önemi var ama bunu sertlik ya da cezayla değil, anlayış ve rehberlikle yapmamız gerektiğini vurguluyor.
  • “Hayır” demek değil, neden “hayır” dediğimizi öğretmek önemli.
  • Çocuğun duygularını kabul etmek ama davranışlarını yönlendirmek gerekiyor.

Ayrıca bu kitap yalnızca 2 yaş sendromu gibi zorlu dönemleri anlatmakla kalmıyor;

  • Aile büyüklerinin ebeveynlik sürecine etkisini,
  • Ergenlikteki çocuk psikolojisini,
  • Anne olarak dengeyi kaybettiğimiz anları,
  • Kendi iç sesimizi nasıl sakinleştirebileceğimizi…

…ve daha fazlasını yalın ve samimi bir dille sunuyor.

Okuduklarımın ardından sadece birkaç cümleyi değiştirmek bile evimizdeki havayı değiştirdi.

Artık oğlum kriz yaşarken ben kendi krizimle değil, onun duygusunu anlayarak yaklaşıyorum.

Belki plasebo etkisidir, belki de gerçekten farkındalıkla gelen bir güç…

Ama kitabın kapağını kaldırdığımdan beri hiç sinirlenmedim.

Evet, hiç.

Kitaptan Hayatıma Geçirdiğim Ufak Ama Güçlü Değişiklikler

  • “Bağırma!” yerine → “Kızgın olduğunu görüyorum, yastığa bağırmak ister misin?”
  • “Yapma!” yerine → “Bunu yapmana izin veremem, ama başka bir yol bulabiliriz.”
  • “Hemen şimdi uyuyacaksın!” yerine → “Şimdi dinlenme zamanı, kitabını seç istersen.”

Bu küçük değişiklikler büyük çatışmaları yumuşattı.
Ve en güzeli, çocuğumun duygularına alan açarken kendi duygularımı da tanımayı öğrendim.

Kitaptan Aklımda Kalanlar

  • Çocuğun davranışını değil, duygusunu anlamaya çalış.
  • Sınır koymak, sevgiyi azaltmaz. Aksine, çocuk kendini güvende hisseder.
  • “Hayır” demek yerine, alternatifler sun: “Bunu şimdi yapamayız ama sonra şunu yapabiliriz.”
  • Sabır göstermek zor, ama çocuklar öğrenme aşamasında.
  • Kendi iç sesimizi düzenlemeden, çocuğun sesini duymak zor.

Kitaptan Sevdiğim Cümleler

“Sizin çocukken görülmeyen duygularınızın yaralarının çocuğunuzda da açılmaması için o yaraları tek tek oksijenli suyla temizlemelisiniz. Biliyorum zor ama reddettiğiniz her duygu, çözümlenmemiş her mesele sizin anne babalık tutumlarınızı derinde etkileyebilir. Mutlu ve tatminkar bir çocuk yetiştirmenin yolu ise böyle bir ebeveyn olmaktan geçer.”

“Çocuklar kurallara uyarlar, kurallarını tutarlı bir şekilde uygulayamayan ne yazık ki yetişkinlerdir.”

“Bir çocuğun en çok anne ve babası tarafından anlaşıldığını hissetmeye ve en çok da aile içinde değerli olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Ailesinde bunu bulamayan çocuk ömrü boyunca bu değeri başkalarının gözlerinde ve sözlerinde arar. Çünkü özdeğerinin farkına varamamıştır.”

“Sofrada portakallı ördek olmasına gerek yok, sofrada ihtiyaç duyulan yegâne şey sohbet.”

Bu kitap bana sadece ebeveynliği değil, insan ilişkilerini de sorgulattı. Eğer “Her şeyi yanlış mı yapıyorum?” dediğin günler oluyorsa, yalnız değilsin. Belki bu kitap sana da iyi gelir.

Yazar Saniye Bencik Kangal’a bu kitap için gerçekten minnettarım.
Ebeveynliğe sadece çocuk odaklı değil, anne odaklı da yaklaşan bir kitap bu.

Kitap platformunda yazdığım kısa incelemeye de buradan ulaşabilirsin:

https://1000kitap.com/2-yas-anne-babalari-okuyunuz--6352183

Son Olarak, unutma!

  • Sen kötü bir anne değilsin.
  • Sen kötü bir baba değilsin.
  • Bu dönem geçici.
  • Bazen sadece sarılmak bile her şeyi yoluna koyar.
  • Destek almak güçsüzlük değil, güçtür. (Gerekirse uzman desteği alınabilir.)

Umarım birilerinin yorgunluğunu, tükenmişliğini biraz olsun azaltmış, küçük bir fikir oluşturabilmişimdir.

Okuduğun için teşekkürler.

İçeriğimi beğendiysen alkışlamayı, ve diğer içeriklerimden haberdar olmak için abone olmayı unutma.

Can’ın annesi. İyi ki.

Selin.